Son dönemde târîhçi ve milletvekîli
sayın Yusuf Halaçoğlu’nun Aya Sofya ile ilgili TBMM’ye verdiği kânûn teklîfi ve
bununla ilgili söyledikleri oldukça tartışılıyor. Bir süre daha tartışılmaya
devâm edeceği görülüyor. Bunun en önemli sebebi ise ortaya attığı iddialardır…
Bizans devrinin en önemli eserlerinden olan ve yaklaşık olarak 1500 yıldır ayakta olan bu eser, Fâtîh Sultân Mehmed Han’ın İstanbul’u fethinden sonra câmiye çevrilmiştir. Bununla berâber câmiye çevirme, dînî bir mes’ele gibi görünse de, daha ziyâde siyâsîdir ve hâkimiyet ile ilgilidir. Aya Sofya, o dönemde hem İstanbul’un en büyük kilisesi olduğu gibi, dünyânın en büyük kiliselerinden biriydi. Bundan dolayı câmiye çevrilmiş ve hâkimiyetin Müslümânlara geçtiği vurgulanmıştır.
Osmanlı döneminde restorasyon amaçlı olarak Aya Sofya, birkaç defâ kapatılmıştır. 1930’ların başlarında, yine restore etmek için kapatılmış ve 24 Kasım 1934 târîhli Bakanlar Kurulu toplantısında, ibâdete kapatılması ve müze yapılmasına karâr verilmiştir.
Tartışma, işte bu noktada
başlamaktadır. Sayın Halaçoğlu’nun iddiâsı, söz konusu Bakanlar Kurulu
karârının sahte olduğu, gerçekte böyle bir karâr olmadığıdır. Hattâ TBMM’ye
teklîf vermeden önce sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Atatürk’ün müze
olduğundan haberi bile olmadığını söylemektedir. Bu yüzden bu makâlede, hem
sayın Halaçoğlu’na cevâb vereceğim ve gerçekten Atatürk’ün habersiz mi
olduğunu, hem de Aya Sofya Câmiî’nin Aya Sofya Müzesi oluş sürecini
inceleyeceğim. Bunun dışında Aya Sofya’nın müze mi, yoksa câmi mi olması
gerektiği, bu yazının konusu değildir.
* * *
Bütün tartışmanın kaynağı, Aya Sofya
Câmiî’nin müze yapılmasıyla ilgili, Resmî Gazete’de bir bilgi olmamasıdır.
Mâlûm bütün kânûnlar, Bakanlar Kurulu karârları, yönetmelikler, genelgeler gibi
resmî belgeler, Resmî Gazete’de yayınlanır ve ondan sonra yürürlüğe girer.
Gerçekten söz konusu karârın alındığı döneme âid Resmî Gazete sayılarının
hiçbirinde bu konudan söz edilmemektedir. Sayın Halaçoğlu, bu konuda haklıdır.
Peki, 24 Kasım 1934 târîhli Bakanlar
Kurulu toplantısında böyle bir karâr alınmamış mıdır? Resmî Gazete’de
yayınlanmadığı için sayın Halaçoğlu, böyle bir karârın olmadığını söylüyor.
Ancak târîhçi olan ve bir süre Türk Târîh Kurumu gibi güzîde bir kurumu yöneten
birinin, sâdece Resmî Gazete üzerinden hareket etmemesi gerekirdi. Zîrâ
Başbakanlık Devlet Arşivleri’nin “Cumhuriyet Arşivi Katalogları”nda yaptığım
araştırmada, bu konu ile ilgili ba’zı belgelere ulaştım. Buna göre 24/11/1934
târîhli ve 15892 sayılı belgede şu ifâdeler yer almaktadır.
“Ayasofya Camii'nin müzeye
çevrilerek, çevresinde bulunan dükkanların yıktırılması.”[1]
Bu belgenin târîhi, söz konusu
Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığı târîhtir. Bunun dışında 29/12/1934
târîhli ve 17832 sayılı bir başka belgede de şöyle denmektedir.
“Ayasofya Müzesi'nin
kurulmasından önce cami avlusunda Alman Sehede'nin kazı yapmasına izin
verilmesi.”[2]
Bunun
dışında TBMM’nin 25 Mayıs 1936 târîhli oturumda Aya Sofya Müzesi ile ilgili
me’mûr ataması yapılmış ve kadroları ile maâşları belirlenmiştir. Buna göre
bilet ve fotoğraf satış me’mûru olarak 50 lira maâşla bir kişi, karşılama
işyarı olarak 100 lira maâşla bir kişi, hademe olarak 30 lira maâşla 7 kişi ve
bahçıvan olarak 40 lira maâşla bir kişi atanmıştır.[3]
24 Kasım 1934 târîhli Bakanlar
Kurulu karârının Resmî Gazete’de yer almaması, elbette tuhâf bir durumdur ve
soru işâretlerine yol açmaktadır. Lâkin bu konu ile ilgili resmî emîrler,
sonrasındaki karârlar ve en sonunda TBMM karârı, bu konudaki soru işâretlerini
ortadan kaldırmaktadır.
Bununla berâber sayın Halaçoğlu’nun
iddiâsının ikinci kısmını, Atatürk’ün müze yapılmasından habersiz olduğu
iddiâsı oluşturmaktadır. Kendisinin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama
üzerine şu şekilde cevâb vermiş ve soru sormuştum.
“Tebrîk ederim, hocam. Ancak benim kafamı karıştıran bir mes'ele var. Aydınlatırsanız, memnûn olurum. 1934 yılında Atatürk'ün sağlığı ve gücü yerinde. Üstelik otoritesi de sağlam. Sonradan da olsa Atatürk'ün haberi olmamış mıdır? Ayrıca ölümü ile arada 4 sene var. Bu durumda haberdâr olmaması mümkün müdür? Teşekkür ederim...”
“Tebrîk ederim, hocam. Ancak benim kafamı karıştıran bir mes'ele var. Aydınlatırsanız, memnûn olurum. 1934 yılında Atatürk'ün sağlığı ve gücü yerinde. Üstelik otoritesi de sağlam. Sonradan da olsa Atatürk'ün haberi olmamış mıdır? Ayrıca ölümü ile arada 4 sene var. Bu durumda haberdâr olmaması mümkün müdür? Teşekkür ederim...”
Kendisi ise bu soruma, şöyle cevâb
vermiştir.
“Kutlu Altay Kocaova. Hiç
yayımlanmamış olduğundan muhtemelen haberi olmamıştır. Ayasofyanın tamiri ve
çevresinin düzenlenmesi için bir heyet kurulmasına karar verilmesinde bilgisi
var. Sonradan o tarihle bir kararname çıkarılmış, sayısı olmayan ve de resmi
gazetede yayımlanmayan bir kararname.”
Sayın
Halaçoğlu’nun Atatürk’ün habersiz olduğu iddiâsı, kesinlikle gerçek dışıdır.
Zîrâ 1 Şubat 1935 târîhinde Aya Sofya Müzesi’nin açılmasından, sâdece beş gün
sonra Atatürk, Aya Sofya Müzesi’ni gezmiş ve çok beğenmiştir. Müze olarak
gezdiği bir yer için, Atatürk’ün habersiz olduğunu söylemek, mümkün değildir.
* * *
Osmanlı döneminde Aya Sofya Câmiî,
birkaç defâ restore edilmişti. Bu dönemlerde de birkaç yıllık sürelerle kapalı
tutulmuştu. Bununla berâber mütâreke dönemindeki işgâl yıllarında da Aya
Sofya’nın durumunun ne olacağı tartışılmıştır. Hattâ bu dönemde hem şehirdeki
İngiliz askerleri, hem Osmanlı askerleri, olası bir Rûm taşkınlığına karşı Aya
Sofya’nın etrâfında nöbet tutmuşlardır.
Bununla berâber 27 Temmûz 1922’de
Yunanistân’ın İstanbul’u resmen işgâl ve ardından ilhâk etmek için harekete
geçmesi ve bu konuda karâr alması, hem İ’tilâf devletlerini, hem İstanbul
hükûmetini, hem de TBMM’yi endişeye sevk etmiştir.[4] Bununla
berâber özellikle İngiltere’nin karârlı tutumu Yunanistân’ı geri çekilmeye
zorlamış ve Yunân kuvvetleri, Trakya’daki işgâl hatlarına geri çekilmişlerdir.
Cumhûriyet döneminde de Aya Sofya,
sürekli olarak gündeme gelmiştir. 1925 yılından i’tibâren câminin tâmiri
gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli karârlar alınmıştır. Başbakanlık Devlet
Arşivleri’nin Cumhuriyet Arşivi Katalogları’nda 6/5/1925 târîhli ve 1880 sayılı
bir belgede[5],
ana kubbe çökme tehlikesi yaşadığı ve bunun için Nâfıâ Vekâleti (Bayındırlık
Bakanlığı) tarafından bir hey’et atanacağı ve en kısa sürede tâmirâta
başlanacağı bilgisi yer almaktadır. 1/8/1926 târîhli ve 3932 sayılı bir diğer
belgede ise kubbe kurşunları ve alçı pencereleriyle ilgili tâmirâtın Vakıflar
İdâresi tarafından yürütüleceği belirtilmektedir[6]. 25/5/1927
târîhli ve 5230 sayılı bir başka belgede ise kubbe ile ilgili muâyene yapıp,
rapor hazırlanması görevi Mi’mâr Kemâl ve arkadaşlarına verildiği ve bununla
ilgili ödenecek ücretin tutarına dâir bilgiler yer almaktadır.[7]
Bununla berâber 1930’lu yıllara
gelindiğinde durum değişmeye başlamıştır. Bu dönemde ABD’li yetkililer, Aya
Sofya ile ilgilenmeye başlamışlardır. Genel olarak The Byzantine Institute of
America adlı kuruluşun müdürü sıfatıyla Thomas Whittemore, Atatürk ve dönemin
hükûmeti ile diyalog kurmuştur. Bu kuruluş, hem Aya Sofya Câmiî’nin
restorasyonunu üstlenmeyi, hem de burada arkeolojik kazı yapmayı teklîf etmiş
ve kabûl edilmiştir.[8]
Bu dönemde ilginç bir şekilde, Aya
Sofya’nın aslına döndürülmesini, ya’ni kilise yapılmasını önerenler olmuştur.
Bunlardan biri olan Cemil Topuzlu, Aya Sofya’daki bütün Türk-İslâm eserlerinin
imhâ edilmesini ve Aya Sofya’nın Bizans dönemindeki şekline geri döndürülmesini
istiyordu. Bunun dışında ülke içerisinde de birçok kesim ve özellikle Rûm
azınlık mensûbları, kilise olmasa bile müze yapılması gerektiğine dâir
dileklerde bulundukları bilinmektedir. Bu arada 1933 yılında Aya Sofya
Câmiî’nde bulunan ve Osmanlı dönemine dâir târîhî evrâkların, buradan alınıp,
Topkapı Sarayı’na taşınması kararlaştırılmıştır.
Bununla berâber Aya Sofya’nın müze
olmasında, Türkiye’nin söz konusu dönemdeki dış ilişkilerinin payı büyüktür. 9
Şubat 1934 târîhinde Atina’da Türkiye, Yunanistân, Yugoslavya ve Romanya
arasında imzâlanan Balkan Paktı Andlaşması, öncesindeki Türk-Yunan dostluk anlaşmalarının
ve bu dönemdeki Türk-Yunan ilişkilerinin payı vardır. Bu arada 1930 yılında
ABD’den alınan 10 milyon dolarlık kredinin, 1932 yılında SSCB’den alınan 8
milyon dolarlık kredinin, aynı dönemde Almanya’dan alınan 150 milyon mark
kredinin ve İngiltere ile yapılan, 1938 yılında verilecek olan 16 milyon
sterlinlik kredinin payı olduğu da söylenebilir.
* * *
Sonuç olarak 24 Kasım 1934 târîhinde
alınan karârla Aya Sofya Câmiî, Aya Sofya Müzesi hâline dönüştürülmüştür. Bu
durumun, hem ülke içinde, hem ülke dışında önemli yansımaları olmuştur. Mes’elâ
25/11/1935 târîhli bir belgede, Yunan Kraliyet Marşı’ndaki “İstanbul ve Aya
Sofya’yı alacağız” ifâdesinin çıkarıldığına dâir Atina’da yayınlanan Neo Kozmos
gazetesinin haberi yer almaktadır[9].
Bunun dışında Atatürk’ün ölümü ve
özellikle Demokrat Parti iktidârı ile berâber Aya Sofya Müzesi’nin tekrâr
câmiye çevrilmesiyle ilgili yayınlar yapılmıştır. Bu konuda şi’rler, makâleler,
kitâblar yazılmıştır. Aya Sofya’nın müze mi, yoksa câmi mi olması gerektiği apayrı
bir konudur. Lâkin fikirler savunulurken, bilimsellik ilkesine uyulması ve
hakîkatın dışına çıkılmaması gerekir.
Kaynakça
Satan,
Ali, İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye (1922), s. 45, Tarihçi Kitabevi,
İstanbul 2011
TBMM
Zabıt Ceridesi, Altmış Yedinci İnikad, 25-5-1936 Pazartesi
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 24/11/1934, Sayı:
15892, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 49.79..6.
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 29/12/1934, Sayı:
17832, Dosya: 259-1, Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer
No: 50.88..19.
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 6/5/1925, Sayı: 1880,
Fon Kodu: 30..18.1.1, Yer No: 13.27..14.
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 1/8/1926, Sayı: 3932,
Fon Kodu: 30..18.1.1, Yer No: 20.49..13.
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 25/5/1927, Sayı: 5230,
Fon Kodu: 30..18.1.1, Yer No: 24.33..13.
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 7/6/1931, Sayı: 11195,
Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 20.37..18.
Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 25/11/1935, Dosya:
433451, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 255.719..29.
Kutlu Altay KOCAOVA
12 Temmûz 2013
[1] Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 24/11/1934, Sayı:
15892, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 49.79..6.
[2] Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 29/12/1934, Sayı:
17832, Dosya: 259-1, Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer
No: 50.88..19.
[3] TBMM Zabıt
Ceridesi, Altmış Yedinci İnikad, 25-5-1936 Pazartesi
[4] Satan, Ali,
İngiliz Yıllık Raporların Türkiye (1922), s. 45, Tarihçi Kitabevi, İstanbul
2011
[5] Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 6/5/1925, Sayı: 1880,
Fon Kodu: 30..18.1.1, Yer No: 13.27..14.
[6] Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 1/8/1926, Sayı: 3932,
Fon Kodu: 30..18.1.1, Yer No: 20.49..13.
[7] Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 25/5/1927, Sayı: 5230,
Fon Kodu: 30..18.1.1, Yer No: 24.33..13.
[8] Başbakanlık
Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları, Tarih: 7/6/1931, Sayı: 11195,
Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 20.37..18.
[9] Başbakanlık Devlet Arşivleri, Cumhuriyet Arşivi Katalogları,
Tarih: 25/11/1935, Dosya: 433451, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 255.719..29.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder