15 Mart 2021 Pazartesi

SAVAŞIN DİĞER YÜZÜ: NEMESİS OPERASYONU

 


- Türk milleti yolunda Ermenî kurşunlarıyla şehîd olan bütün Türklere-


Nemesis... Yunan mitolojisine göre “intikâm tanrıçası”dır. Eski Yunan’da ve ardından da Roma’da geniş bir tapınma alanı olmuştur. Kavramın anlamını gördükten sonra genel olarak bu adı taşıyan “terörist operasyon”a dönebiliriz.


Bilindiği üzere Ermenî terörü, 19. yüzyılın sonlarında başlamış ve 20. yüzyılın başında yüz binlerce Türk’ün ölümüne yol açan geniş bir katliâma dönüşmüştür. En sonunda da 1915 yılında Osmanlı Devleti’ni yöneten İttihâd ve Terakkî Cemiyeti’nin karârıyla “Ermenî tehcîri” gerçekleştirilmiş ve Anadolu’daki Ermenîler, yine bir Osmanlı bölgesi olan Sûriye’ye göç ettirilmiştir.


Doğu Anadolu’da kurmak istedikleri “Büyük Ermenistan” için bölgede geniş bir soykırım uygulamaya karar veren Ermenîler için ise bu durumun kabûl edilmesi mümkün değildir. Yol şartlarından dolayı ölenler üzerinden bilindiği üzere bir soykırım iftirâsı kampanyası başlattılar. İşte, “Nemesis Operasyonu” da, sözde bu soykırımın intikâmı olarak meşrûlaştırılmak istendi.


Hem Türkiye’de, hem Türkiye dışında bâzı yazılara ve kitâblara baktığımızda Nemesis operasyonuna meşrû ve doğal bir tepki olarak bakıldığını, maâlesef görebiliyoruz. Eric Bogosian tarafından yazılan ve Kalkedon Yayınları tarafından basılan “Nemesis Operasyonu, Ermeni Soykırımı’nın İntikamı İçin Yapılan Suikastler” adlı kitâb ile Thomas de Waal tarafından yazılan ve İletişim Yayınları tarafından yayınlanan "Büyük Felaket’ten Sonra, Soykırımın Gölgesinde Ermeni-Türk İlişkileri"adlı kitâb öne çıkmaktadır. İkinci kitâb, Ermenî iddiâlarını kesin doğru olarak kabûl edip, ondan sonra yaşanan bütün süreci Ermenî gözüyle görmektedir. Bu konuda bilimsel olma kaygısı gütmediği fazlasıyla belli oluyor. Meselâ kitâbın giriş kısmında şöyle bir ifâde kullanıyor1:


“Ancak bütün kitap boyunca, Ermenistan’ın başkentinin belli başlı isimlerinden sadece Erivan’ı kullandım. Ermenilerin eski Ermeni platosu ve Fırat ve Dicle nehirlerinin yukarı kısımlarını kaplayan vatanının birçok adı vardır. Uzun bir süre Ermeniler ve çok sayıda Batılı seyyah buraya “Ermenistan” ya da “Batı Ermenistan” dedi. Kürtler buraya Kürdistan’ın güneydoğu kısmı derler. Ben burada etnik açıdan en az belirli olan “Doğu Anadolu” terimini kullandım ancak bu terimin de birtakım siyasi çağrışımları olduğunun farkındayım.”


Konumuz elbette bu kitâbın değerlendirilmesi olmadığı için daha fazla detay vermeye gerek yok. Ancak bize bir gerçeği gösteriyor. O da Ermenî mes’elesine bakışın, aynı zamânda bir toprak mes’elesi olduğunu da gösteriyor. Ayrıca kitâbı Türkçe’ye çevirip yayınlayan İletişim Yayınları’nın da durumu mâlumdur.


Bununla birlikte Bogosian’ın kitâbı ve bunun Türkçesi’ni yayınlayan Kalkedon Yayınları’na bakmak gerekiyor. Eric Bogosian, ABD’de yaşayan ve radikal bir Ermenî millîyetçisi olan yazar ve oyuncudur. Yazdıklarının hiçbir bilimsel değeri yoktur. Bununla birlikte Ermenîlerin ve operasyonu yürütenlerin psikolojik yapısını olduğu gibi ortaya koymaktadır. Baştan sona klasik Ermenî ajitasyonu ile dolu olan kitâbı, tamâmen Türklere karşı düşmânlık amacıyla yazılmıştır. Bununla birlikte kitâbı yayınlayan Kalkedon Yayınları’nın üzerinde durmakta fayda var. Bu yayınevi, özellikle Alevîlikle ilgili kitâblar yayınlayan, ancak Alevîleri Luviler gibi antik Anadolu toplumlarına ya da Paulikienler gibi bir heterodoks Hristiyan mezhebine dayandırmaktadırlar ve Türklükle hiçbir bağlarının olmadığını söylemektedirler. Ancak ilginç olan nokta şudur ki, dayandırdıkları Paulikienliğin kurucuları Ermenî’dir. Dolayısıyla bir yandan Alevîleri bir yerinden Ermenîlere dayandırırken, bir yandan da Nemesis operasyonu adlı terörist faâliyeti yüceltebilmektedirler. Bu da taşları yerine oturtan bir durumdur.


Bu iki kitâba yer vermemin sebebi, Nemesis operasyonunun Ermenîler için hâlâ örnek olarak görüldüğünü göstermektir. Dolayısıyla Nemesi operasyonu hâlâ bir örnek olduğuna göre her Türk devlet görevlisi için tehlike devâm etmektedir.


Nemesis operasyonu, 1915 yılında İttihâd ve Terakkî’nin yöneticilerine yönelik genel bir saldırının adıdır. Operasyonun uygulanması ise 1. Dünyâ Savaşı’nın bitişinden sonradır. Bilindiği üzere İttihâd ve Terakkî’nin yöneticileri, savaşın bitmesinden sonra ülkeden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Birçok kişi, bu karârı yadırgasa da, “Millî Şehîd Kemâl Bey”in i’dâmı bile başlı başına bu karârın ne kadar doğru olduğunun kanıtıdır. İttihâd ve Terakkî yöneticilerinin ülke dışına çıkmasıyla birlikte, farklı ülkelerde bulunan Ermenî teröristler için açık hedef hâline geldiklerini söyleyebiliriz.


Yazımın başlığı olan “Savaşın Diğer Yüzü: Nemesis” adını bu yüzden seçtim. Aslında bu operasyon, 1. Dünyâ Savaşı’nın da, İstiklâl Savaşı’nın da farklı bir yönü olarak görülebilir. Hattâ savaşın terörist yüzü olarak görülebilir. 1. Dünyâ Savaşı’nın bitişiyle birlikte Almanlara, Bulgarlara ya da Avusturyalılara yönelik saldırı durmuşken, Türklere yönelik saldırı, tüm hızıyla sürmüş ve ancak 1923’te sona ermiştir. Ayrıca Nemesis operasyonunun uygulandığı târih, İstiklâl Savaşımızdaki Ermenistan harekâtından sonrasına denk gelmektedir. Yâni bir anlamda Türk İstiklâl Savaşı’na savaşın da diğer bir yüzü konumundadır.


Operasyon kapsamında ilk şehîd edilen kişi, Fetali Han İskender oğlu Hoyski’dir. 1918’de kurulan Âzerbaycan Halk Cumhûriyeti’nin ilk başbakanı olan Fetali Han, 19 Haziran 1920 târihinde Tiflis’te Aram Yerganyan ve Misak Kirkonyan adlı iki Ermenî terörist tarafından şehîd edildi. İlk hedefin Fetali Han olarak seçilmesi, Âzerbaycan’ın nasıl hedef olarak seçildiğini de göstermektedir. Zîrâ Fetali Han, Mehmed Emîn Resûlzâde’den sonra ilk Âzerbaycan Cumhûriyeti’nin en önemli ismiydi2. Ayrıca Nûrî Paşa’nın ünlü Kafkas İslâm Ordusu’nun Bakû’yü kurtarmasında da önemli bir pay sâhibidir. Bu arada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da teröristlerden Aram Yerganyan’ın daha sonra Bahaddîn Şâkir’i şehîd edenlerden biri olmasıdır. Fetali Han’dan bir ay sonra, 19 Temmûz’da, yine Tiflis’te Âzerbaycan Millî Meclîsi’nin başkan yardımcısı Ağayev Hasan Bey şehîd edildi3.


Âzerbaycan’ın millîyetçi hükûmetinin devrilmesinden sonra iki önemli ismine yönelik saldırının ardından birkaç ay süreyle, yeni bir saldırı yapılmamıştır. Bu aradaki sürede plan süresince, yaptıkları en büyük saldırı olan Tal’at Paşa sûikasdine hazırlandıklarını söyleyebiliriz. Zîrâ bu iki saldırıdan sonraki ilk saldırı, 15 Mart 1921 târihinde Berlin’de Tal’at Paşa’nın şehîd edildiği saldırı olmuştur. Solomon Teyleryan adlı Ermenî terörist, Tal’at Paşa’yı şehîd ettikten sonra yakalanmış, ancak Alman mahkemeleri tarafından beraât etmiştir. Teyleryan, diğer bütün Ermenî teröristler gibi günümüzde Ermenistan’da “millî kahramân” olarak görülmektedir. Hattâ geçtiğimiz yıllarda Tal’at Paşa’nın kesik başının üzerine basar bir şekilde heykeli de yapılmıştır. Bu da Ermenî planlarının hâlâ canlılığını koruduğunu gösteren bir başka kanıttır. Tal’at Paşa’nın şehâdeti ve Tehliryan, hâlâ Batı dünyâsında zamân zamân gündeme gelmektedir. Meselâ İngiliz The Independent gazetesinin yazarı Robert Fisk, 20 Haziran 2016’da Tehliryan’ın oğlu olduğunu iddiâ eden ama isminin verilmemesini ricâ eden biriyle olan görüşmesini yazdı. Yazısının girişinde Tal’at Paşa’ya yönelik suçlayıcı, Tehliryan’ı ma’sûm ve hattâ kahramânlaştıran ifâdeler, dikkât çekmektedir4 5. Ancak asıl üzücü olan haberde Fisk’in kullandığı ve Türkiye’de sözde soykırımını anmak için Haydarpaşa Garı önünde toplananların ellerinde Tehliryan’ın resminin de olmasıydı.


Tal’at Paşa’nın ardından seçilen hedef, yine ilk Âzerbaycan cumhûriyetinin bakanlarından biri oldu. Ağayev Hasan Bey’in şehâdetinin birinci yılında, bu sefer İstanbul’da Âzerbaycan Halk Cumhûriyeti’nin İç İşleri Bakanı Behbûd Han Cevanşir oldu. 18 Temmûz 1921 târihinde, gece yarısına doğru, âilesiyle birlikte kaldığı Pera Palas’a gelen Cevanşir, Misak Torlakyan adlı Ermenî terörist tarafından eşinin gözleri önünde şehîd edildi. Silâhıyla birlikte yakalanan Torlakyan, İstanbul’daki İngiliz askerî mahkemesinde yargılandı. Dâvâ, bir siyâsî hesaplaşmaya dönüştü. Ermenî gazetelerinin açıktan “yalancı tanık” ilânı verdiği mahkemede kırk Ermenî, yalancı tanık olarak yer aldı. Bunların çoğu yargıçlar tarafından kovulmasına rağmen mahkeme, Torlakyan’ı i’dâm isteğiyle yargılayıp, sonunda akıl sağlığının yerinde olmadığına ve cezâî ehliyetinin olmadığına karar verip serbest bıraktı6.


Bir süre yine saldırılarına ara veren yapı, bu arada hedef olarak Roma’da bulunan, eski Osmanlı sadrâzâmı Said Halim Paşa’yı seçmiştir. Said Halim Paşa, 6 Aralık 1921 târihinde, Roma’da kaldığı otelin önüne geldiğinde Ermenî terörist Arşavir Şirakyan tarafından şehîd edilmiştir. Şirakyan, daha sonra, Fetali Han’ın kâtili Aram Yerganyan ile birlikte İttihâd ve Terakkî’nin yöneticilerinden olan Bahaddîn Şâkir ve Trabzon eski vâlisi Cemâl Azmi’yi şehîd etmiştir. Said Halim Paşa şehîd edildikten sonra, cenâzesi İstanbul’a getirilmiş ve 20 Ocak 1922 târihinde babası Halim Paşa’nın yanına, Sultân 2. Mahmûd Türbesi’nin hazîresine defn edilmiştir. Bu yönüyle Said Halim Paşa, Cemâl Paşa dışında, diğer İttihâdçılara göre daha şanslı görülebilir. Çünkü bir kısmı uzun yıllar, vuruldukları ülkelerin mezarlıklarında yatmıştır. Bir kısmı ise hâlâ buralarda yatmaktadır.


Said Halim Paşa’nın ardından Berlin’de 17 Nisan 1922’de İttihâd ve Terakkî’nin yöneticilerinden olan Bahaddîn Şâkir ve Trabzon eski vâlisi Cemâl Azmi şehîd edilmiştir. Yukarıda söylediğim gibi Bahaddîn Şâkir ile Cemâl Azmi’yi katledenler, daha önce de benzeri sûikasdler yapmışlardır. Bahaddîn Şâkir, İttihâd ve Terakkî’nin önemli isimlerinden olmakla birlikte, döneminin de en önemli tıp doktorları arasındadır. Kendisi ayrıca Türk millîyetçisi çizgisiyle de öne çıkmaktadır. 12 Ocak 1908 târihinde cemiyet adına Hacı Sâmi ile birlikte yazdıkları bir raporda şu ifâdeler, yer almaktadır7:


“Bilmeyenlere öğretiniz ki Türk, Bulgar, Macar ve Tatarların menşei birdir. Her biri finois şeceresinden müntesip kardeş evladlarıdır. İki kardeşten biri Müslüman, biri Hıristiyan olmakla birbirlerine hasm-ı kan nazarıyla bakmak yakışır mı?”


2 Haziran 1906 târihini taşıyan ve Doktor Nâzım ile birlikte kaleme aldıkları başka bir raporda da şunlar yer almaktadır8:


“Meşveret gazetesi değil, cemiyetin hiçbir ehemmiyetli işi Türk düşmanı olan ne bir Ermeniye ne de bir başkasına terk edilemez. Bir Ermeni gelir de: Ya hu ben Osmanlıyım. Osmanlılığı severim. Sizin programınız dahilinde Osmanlılığa hizmet etmek isterim, derse İslamiyet’in ve Türklüğün hasâisinden olan misafirperverlik ve alicenaplık iktizasınca o Ermeniye: Vatandaş, hoş geldin! Bizimle beraber Osmanlılığın ilâsına çalışmak istersen işte tutulacak yol budur, der, onu ikaza çalışırız. Biz gayr-i müslim bir Osmanlıyı cemiyetimize alırsak, ancak bu şart dahilinde alabiliriz. Cemiyetimiz halis bir Türk cemiyetidir. İslamlığa ve Türklüğe düşman olanların hiç bir vakit fikrine tebaiyet etmeyecektir.”


Bu ifâdeler, bize Bahâddîn Şâkir’in çizgisini olduğu gibi göstermektedir. Cemâl Azmi Bey de Trabzon eski vâlisidir ve bu şehirdeki en önemli İttihâdçılardan biridir. 1. Dünyâ Savaşı yıllarında Rusların Trabzon’a yönelik saldırısına karşı direnişte ve şehirdeki Ermenîlerin tehcîr ettirilmesinde büyük pay sâhibi olmuştur. Bahâddîn Şâkir ve Cemâl Azmi Bey, Arşavir Şirakyan ve Aram Yerganyan tarafından katledilmelerine rağmen bu iki Ermenî terörist, hiçbir şekilde yargılanmamış, tutuklanmamıştır. Dört Türk yöneticinin kâtili olan bu isimlere dokunulmamıştır.


Operasyonun son cinâyeti Cemâl Paşa’nın şehâdeti olmuştur. Bahriye Nâzırı olan ve 1. Dünyâ Savaşı ve tehcîr yıllarında Sûriye’de görevli olan Cemâl Paşa, Afganistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri geliştirmek için geldiği Tiflis’te 25 Temmûz 1922’de Petros Ter-Pogosyan ve Artaşes Kevorgyan adlı Ermenî teröristler tarafından katledilmiştir. Saldırı sırasında Cemâl Paşa’nın yanında bulunan yâverleri Süreyya ve Nusrat Beyler de şehîd düşmüştür. TBMM’nin Tiflis temsilcisi Ahmed Muhtar Bey’in verdiği yemekten çıkan Cemâl Paşa, yanındaki yâverleri ile birlikte Ermenî teröristlerin pususuna düşmüşlerdir. Cinâyetin ertesi günü “Zarya Vostoka (Doğunun Şafağı)” adlı gazetede cinâyetin bütün detayları anlatılmaktadır. Ancak Sovyet gizli polisi ÇEKA’nın kâtilleri tâkib etmesine rağmen yakalayamadığı da yer almaktadır9. Belirtildiğine göre Ermenî teröristler, bir süre Cemâl Paşa ve yâverlerini adım adım tâkib etmiş, TBMM’nin Tiflis’teki askerî ataşesi Nûreddîn Bey’in yanına kadar girmeyi başarmışlardır. Hattâ Nûreddîn Bey ile oldukça yakın bir ilişki kurdukları, kendilerini oldukça farklı göstermeyi başardıkları da görülmektedir10.


Görüldüğü gibi Nemesis operasyonu, Türklere karşı yürütülen savaşın önemli bir parçası olarak adım adım planlanmış ve organize edilmiştir. Bununla birlikte elbette amaçlarına ulaşamadıkları saldırılar da olmuştur. Meselâ Doktor Nâzım da öldürülmesi planlananlar arasındaydı. Ancak Ermenî teröristler amaçlarına ulaşamamıştır. Yine de kaderin kötü bir hamlesi olarak Doktor Nâzım, daha sonra “İzmir Sûikasdı” bahânesiyle i’dâm edilmiştir. Enver Paşa da öldürülmesi planlananlar arasındadır. Hattâ Enver Paşa, Tal’at Paşa’nın şehâdetini öğrenince kendisinin de hedef olduğunu bilmekteydi. Bu konuda Türkistan’da konuştuğu Zekî Velidî Togan’a şöyle demiştir11:


"Talât Paşa merhum gibi Berlin sokaklarında bir Ermeni kurşunundan ölmek istemem. Canımın Türk milletinin halâsı yolunda fedâ olması gerekir. Gazi olamazsak şehidiz."


Enver Paşa, Togan’a belirttiği bu amacına erişmiş ve Ermenî sûikasdiyle değil de, Türkistan’ın kurtuluşu için Rus Kızılordusu ile savaşırken şehîd düşmüştür.


Bir yandan Türk ileri gelenler katledilirken, bir yandan da kâtillerin cezâ almadan kurtulması sağlanmıştır. Yukarıda belirttiğim gibi bu operasyon, Türk devletinin yöneticileri açısından her zaman bir tehlike olarak yer almaktadır.


Türkiye Cumhûriyeti’nin kurulmasından sonra TBMM, 1926 yılında Nemesis operasyonu ile şehîd düşen Türk yöneticilerinin âileleri için bir kânûn çıkarmıştır. 29 Mayıs 1926 yılında TBMM’de kabûl edilen "Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen veya bu uğurda suveri muhtelife ile düçarı gadrolan ricalin ailelerine verilecek Emlâk ve Arazi veya Tazminat hakkında Kanun"12 ile Tal'at Paşa'nın eşi Hayriye Hanım ve adı öğrenilemeyen kız kardeşine; Cemâl Paşa'nın eşi Seniha Hanım ve kız kardeşi Kâmuran Hâzım Hanım ve oğlu Ahmet Behçet Necdet Bey'e; Cemâl Azmi Bey'in eşi Müzeyyen Hanım ve oğlu Yüzbaşı Kemâl Ekmel Bey'e; Bahâddîn Şâkir Bey'in eşi Cenân Hanım ve oğulları Alp ve Celâsin Bey'e; Cemâl Paşa'nın yâveri Süreyyâ Bey'in annesi Hüsnüye Hanım, kız kardeşleri Melâhat hanım, Müteehbile Hanım ve erkek kardeşleri Mustafâ Bey, Nûreddîn Bey ve Rüçhan Bey'e; Cemâl Paşa'nın diğer yâveri Nusrat Bey'in eşi Perîhan Elmas Hanım, kız kardeşi Nebiye Hanım ve erkek kardeşi Doktor Nihat Bey'e; Said Halim Paşa'nın oğulları Prens Halim ve Prens Ömer Beylere Millî Emlâk'tan ayrı ayrı yirmi bin liraya kadar emlâk, arâzi veyâ bunların dengi para verilmesine karar verilmiştir.


Ayrıca Ermenî mes'elesinden ötürü Kürd Mustafâ dîvânı tarafından i'dâm ettirilen Urfa Mutasarrıfı Nusrat Bey'in eşi Hayriye Hanım, oğulları Nasûhi Bey, Ekrem Bey, Mazlûm Bey ve Târık Bey ile kız kardeşleri Fâike Hanım ve İrfân Hanım ve erkek kardeşi Cevdet Bey'e; Boğazlıyan Kaymakamı Kemâl Bey'in babası Ârif Bey'e, annesi Nafiâ Hanım'a, kızları Mazhar Hanım ve Müşerref Hanım'a ve oğlu Adnan Bey'e; yargılama esnâsında kaçan ve intihâr eden Doktor Reşit Bey’in eşi Mazlûme Hanım, oğulları Şinâsi Bey, Cezmi Bey, Cehdi Bey, kızları Fikret Hanım, İsmet Hanım, Nimet Hanım'ın da aynı hâklardan yararlanmalarına karar verilmiştir.


Türk milletine karşı yürütülen büyük savaşın önemli bir parçası olan Nemesis operasyonu, Türk milleti tarafından bütün yönleriyle bilinmesi gerekmektedir. Bu operasyonun benzeri yıllar sonra terör örgütü ASALA tarafından yürütülmüş ve çok sayıda diplomatımız şehîd düşmüştür. Ermenîlerin Türklere yönelik soykırımının Karabağ’da sürmesi gibi Nemesis operasyonu da ASALA ile sürmüştür. Bilmemiz gerekir ki, bundan sonra da sürecektir. 

 

Not: Terakki Dergisi'nin 7. sayısında (Ocak Şubat 2020) yayınlanmıştır.  


KAYNAKÇA


  • Ahmadova, Firdovsiyya, "Founders of the Republic: Fatali Khan Khoyski", İRS From the past, http://irs-az.com/new/pdf/201508/1440762901408949551.pdf (Erişim târihi: 23.05.2020)

  • Çulcu, Murat, Ermeni Entrikalarının Perde Arkası / Torlakyan Davası, Kastaş Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 1990

  • De Waal, Thomas, Büyük Felaket’ten Sonra, Soykırımın Gölgesinde Ermeni-Türk İlişkileri, s.12, İletişim Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2016

  • Fisk, Robert, "My conversation with the son of Soghomon Tehlirian, the man who assassinated the organiser of the Armenian genocide", https://www.independent.co.uk/voices/robert-fisk-armenian-genocide-conversation-son-of-soghomon-tehlirian-mehmet-talaat-pasha-a7091951.html (Erişim târihi: 23.05.2020)

  • Görkǝmli Azǝrbaycanlılar, “Ağayev Həsən bəy” maddesi, s.11, Azərbaycan Respublikası Prezidentinin İşlər İdarəsi, Prezident Kitabxanası, http://files.preslib.az/projects/azerbaijan/gl6.pdf (Erişim târihi: 23.05.2020)

  • Nazır, Bayram; Okatan, Yıldırım, "Suikasti Gerçekleştirenlerin Anlatımı İle Nemesis Operasyonu Kapsamında Cemal Paşa'nın Öldürülmesi", Türkiye Günlüğü Dergisi, y. Kış 2020, s.141, ss.79, Cedit Neşriyat, Ankara

  • Önal Emiroğlu, Çiğdem; Emiroğlu, Kudret (haz.), Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti, Paris Merkezi Yazışmaları Kopya Defterleri (1906-1908), s.313-314, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, Temmuz 2017

  • T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 109 ncu İçtima, 29.5.1926 Cumartesi, Devre:2, Cilt:25, İçtima Senesi: 3, s.601, https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d02/c025/tbmm02025109.pdf (Erişim târihi: 23.05.2020)

  • Togan, Zeki Velidi, Hâtıralar, s.2-5, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2. Baskı, Ankara, Aralık 2012

     

     

     

1De Waal, Thomas, Büyük Felaket’ten Sonra, Soykırımın Gölgesinde Ermeni-Türk İlişkileri, s.12, İletişim Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2016

2Ahmadova, Firdovsiyya, "Founders of the Republic: Fatali Khan Khoyski", İRS From the past, http://irs-az.com/new/pdf/201508/1440762901408949551.pdf (Erişim târihi: 23.05.2020)

3Görkǝmli Azǝrbaycanlılar, “Ağayev Həsən bəy” maddesi, s.11, Azərbaycan Respublikası Prezidentinin İşlər İdarəsi, Prezident Kitabxanası, http://files.preslib.az/projects/azerbaijan/gl6.pdf (Erişim târihi: 23.05.2020)

4Fisk, Robert, "My conversation with the son of Soghomon Tehlirian, the man who assassinated the organiser of the Armenian genocide", https://www.independent.co.uk/voices/robert-fisk-armenian-genocide-conversation-son-of-soghomon-tehlirian-mehmet-talaat-pasha-a7091951.html (Erişim târihi: 23.05.2020)

5Haberin Türkçesi için; Robert Fisk, Talat Paşa’yı öldüren Soğomon Tehliryan'ın oğluyla konuştu, http://www.agos.com.tr/tr/yazi/15874/robert-fisk-talat-pasayi-olduren-sogomon-tehliryan-in-ogluyla-konustu (Erişim târihi: 23.05.2020)

6Çulcu, Murat, Ermeni Entrikalarının Perde Arkası / Torlakyan Davası, Kastaş Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 1990

7Önal Emiroğlu, Çiğdem; Emiroğlu, Kudret (haz.), Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti, Paris Merkezi Yazışmaları Kopya Defterleri (1906-1908), s.313-314, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, Temmuz 2017

8a.g.e., s.32

9Nazır, Bayram; Okatan, Yıldırım, "Suikasti Gerçekleştirenlerin Anlatımı İle Nemesis Operasyonu Kapsamında Cemal Paşa'nın Öldürülmesi", Türkiye Günlüğü Dergisi, y. Kış 2020, s.141, ss.79, Cedit Neşriyat, Ankara

10a.g.e., s.80

11Togan, Zeki Velidi, Hâtıralar, s.2-5, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2. Baskı, Ankara, Aralık 2012

12T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 109 ncu İçtima, 29.5.1926 Cumartesi, Devre:2, Cilt:25, İçtima Senesi: 3, s.601, https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d02/c025/tbmm02025109.pdf (Erişim târihi: 23.05.2020)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder