Son dönemde
Türkçü olduğu iddiâsında bulunan oldukça fazla grup ve dergi ortaya çıktı. Bu
durum, elbette bir fikir hareketi açısından oldukça güzel bir durumdur. Bununla
birlikte bu yeni yayın ve grupların bâzılarında söylem ve fikir noktasında
farklılıklar göze çarpıyor.
Elbette
bir fikrin içerisinde farklılıkların olması doğal, güzel ve gereklidir. Ancak
burada ciddî bir sıkıntı bulunmaktadır. Farklı oldukları iddiâsında bulunan bu
yapılar, farklılıklarını Atsız Hoca üzerinden nitelendirmektedirler.
Kendilerini
Atsız Hoca üzerinden nitelendiren bu gruplar da, içlerinde farklı görüşlere
sâhipler. Kimisi Atsız Hoca’yı bir değer olarak görmekle berâber tek Türkçü yol
olarak, onu görmediğini söylüyor; kimisi yine Atsız Hoca’yı bir değer olarak
görüyor, ancak onun görüşlerinin çağa uymadığını, onu aşmak gerektiğini
söylüyor; kimisi ise tamâmen Atsız Hoca’yı yok sayıyor ya da ona karşı cephe
alıyor.
Bu
noktada Atsız Hoca’nın fikirleri içerisinde en fazla eleştirdikleri, Hoca’nın
târihe dâir fikirleridir. Özellikle Atsız Hoca’nın Osmanlı’ya dâir fikir ve
tesbitlerini eleştirmektedirler. Bundan birkaç yıl evvel, Türkçü olduğu
iddiasındaki bir kişi ile internet üzerinden yazışırken, aramızda şöyle bir
diyalog geçmişti.
-
Türkçü,
Osmanlı’yı savunamaz.
-
İyi de, Atsız
Hoca savunuyor.
-
Atsız’ın her
dediğini doğru kabûl etmemek gerekir.
-
Ama sen,
Türkçü, Osmanlı’yı savunamaz, dedin. Atsız Hoca savunduğuna göre demek ki,
Türkçüler de, Osmanlı’yı savunabilir.
Bu
kişiler, tuhaf bir şekilde Atsız Hoca’nın târih ile ilgili görüşlerinin
bilimsel değil, duygusal olduğunu savunmaktadırlar. Buna kanıt olarak ise Atsız
Hoca’nın Osmanoğlu âilesi ile ilgili yazdıklarını öne sürmektedirler. Oysa
Atsız Hoca’nın eserlerini okuyan herkes bilir ki, kendisi, târih konusunda tam
bir bilimsel disipline sâhiptir. Atsız Hoca’nın bunlar tarafından en çok
eleştirilen yönü ise Osmanlı sultânı Vâhdeddîn tarafından Mustafâ Kemâl Paşa’ya
Samsun’a çıkmadan evvel para verdiğini söylemiş olmasıdır. Ünlü sosyal medya
sitesi olan facebook üzerinden açtığım bir sayfa olan “Türk Târîhi, Kültürü,
Edebiyatı ve Coğrafyası”nda buna dâir arşiv belgelerinin katalog kaydını
yayınlamıştım. Buradan da görüldüğü gibi Atsız Hoca’nın bu iddiâsı da, belge ve
kanıtlara dayalıdır. Zâten kendisi, kanıt ve belge olmadan hiçbir konuda görüş
bildirmemiştir. 1930’lu yılların ünlü târih tezine de, bu yüzden karşı
çıkmıştır. Türklüğü her şeyin üzerinde gören ve tam anlamı ile bir Türkçü olan
Atsız Hoca’nın bu alandaki görüşü bile onun duygusal bakmadığının kanıtıdır.
Sinan Meydân gibi târih tahrîfatçılarının sözleri ile Atsız Hoca’yı karalamak,
sâdece aptallıktır yâhût kötü niyetliliktir.
Atsız
Hoca’ya saldıran diğer Türkçülük iddiâsında olan yapılarda ise “ön Türk, proto
Türk” diyerek, neredeyse bütün dünyâyı Türk yapanların olduğunu görüyoruz.
Atsız Hoca’nın bu konudaki duruşu net olduğu için bu kişiler, Atsız Hoca’ya
saldırmakta ya da saldırmasalar bile önemsizleştirmeye, sıradanlaştırmaya
çalışmaktadırlar. Kâzım Mîrşân, Halûk Tarcan başta olmak üzere herkesi Türk
göstermeyi seven bu kişiler, kendilerini büyük Türkçü olarak nitelemekte, ama
Atsız Hoca ve Zekî Velidî Togan Hoca gibi kişileri eleştirmektedirler. Bunu da
Atsız Hoca’nın Atatürk düşmânı olduğu palavrasını söyleyerek yapmaktadırlar.
Onlara göre 1. Türk Târih Kongresi’nde ortaya atılan ve kısaca dünyâ
medeniyetini Türklerin yarattığı şeklinde özetlenebilecek teze karşı
çıkmalarının altında bilimsel düşünmeleri değil, Atatürk düşmânı olmaları
yatıyormuş.
Bu
iki grubun yanında bir de Atsız Hoca’ya doğrudan cephe alan alan bâzı yapılar
var ki, bunların durumu ise hayli ilginçtir. Atsız Hoca’yı Türkçülüğü sabote
etmekle suçlayan ve ırkçılığı Türkçülüğe sokan kişi olarak nitelemektedirler.
Bununla berâber bu kişilerin, büyük bir çelişkisi bulunmaktadır. Atsız Hoca’yı
ırkçılığı Türkçülüğe sokan kişi olmakla eleştirirken, kendileri Atsız Hoca’dan
çok daha ırkçı olan ve “Türkiye’de Türk olmayanların tek bir hakkı vardır: Köle olma
hakkı” diyebilen Mahmut Esat Bozkurt’u yüceltmekte ve onun izinden gittiklerini
söylemektedirler.
Hayâtta
insanı doğruya götüren, tek yol vardır. Sorgulamak… Biz, her şeyi, herkesi
sorgulamak ve düşünmek zorundayız. Atsız Hoca’ya saldıran ve Türkçü olduğunu
söyleyenleri baktığımızda, ne yazık ki, “hepsinin” kötü niyetli olduğu
görülmektedir. Hepsi kendi amaçlarını, Türkçülüğe mâl etmeye çalışmakta ve
bunda en büyük engel olarak Atsız Hoca’yı görmektedirler. Bu ise onları, Atsız
Hoca’ya saldırmaya itiyor. Bunların amaçlarını maddeleştirirsek, şöyle
diyebiliriz:
1. Ön Türk, proto
Türk gibi uydurma târih anlayışlarını, Türkçülere yaymak ve Türkçüler üzerinden
genel kabûl görmek.
2. Kendi siyâsî ve
fikrî liderlerini, Türkçülere yaymak ve Türkçüler üzerinden genel kabûl görmek.
3. Kendi siyâsî ve
kültürel fikirlerini, Türkçülere yaymak ve Türkçüler üzerinden genel kabûl
görmek. Ardından Türkçüleri, kendi yolları üzerinden şekillendirmek ve
yönlendirmek.
Düşünen
insanlar, bu yollara dikkat ederler. Düşünen insanlar, insanların sözlerine
değil, kafalarına bakarlar. Düşünen insanlar, atılan her adımı düşünürler.
Ancak yine de durum, üzücü değildir. Türkçülerin çoğunlu, bu konuda çok
dikkatlidir ve Atsız Hoca’yı aşacağını ya da alt edeceğini sananlara
inanmamaktadır. Zîrâ Atsız Hoca, dev bir kayadır. Onlar ise yel... Yel, kayadan ne götürür?
2 Ocak 2015
KUTLU ALTAY KOCAOVA
Hocam çok güzel yazmışsınız. Gece gece tek tek kaçırdıklarımı okuyorum. Mükemmel anlatmışsınız... Türkçülük, sadece Atsız hoca' dan değil diyene kızamam. Atsız Hoca' yı yok saymak Devletçilik ile Milliyetçilik kavramlarını karıştırmakla eş değerdedir... Murat BARDAKÇI' nın da dediği gibi. Yakın zamanın en büyük tarihçisidir... Ondan başka da kaynak gösterebilen yoktur. Bence Atsız hoca ile ilgili düşüncelerini arkadaşlar dikkatle gözden geçirsinler. Kalemlerinize sağlık...
YanıtlaSilTeşekkürler...
Sil